Yılmaz Odabaşı Sözleri

Sendeyim.com olarak 2025 yılında sizler için anlam dolu ve etkileyici Yılmaz Odabaşı Sözleri derlemelerini hazırladık. Bu en yeni Yılmaz Odabaşı Sözleri ile duygularınızı en özel şekilde ifade edebilir, sevginizi kısa ama çarpıcı sözlerle dile getirebilirsiniz. Instagram, WhatsApp, Facebook ve X gibi sosyal medya platformlarında bu sözleri paylaşarak sevdiklerinizin kalbini kazanabilir ve beğeni yağmuru alabilirsiniz. Sizler için aşağıda birbirinden güzel Yılmaz Odabaşı Sözleri 2025 sözlerini bir araya getirdik. Keyfini çıkarın!




Deli sormuş deliye aşk nedir diye? Deli gülmüş deliye ben niye delirdim diye.
Bir insana ya benimle olur musun? denir ya da benimle ölür müsün? İşte iki noktacık değiştirir anlamı.
Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım. Sen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın.
Hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın.
Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey vardır kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin. Hayat karşına nasıl çıkarsa çıksın vazgeçme ve unutma senin hayallerin olmazsa başka birinin hayali olamazsın asla.
Kimse bilmez be canım bir yara bir ömrü nasıl kanatır.
Siz orada kalabalık ve kabarık kalın sağ olun yalnızlık iyi yalnızlık iyi.
Artık bu ayrılıklardan kalbim usandı bir gökyüzü bir duvar bir resmin kaldı oysa dünya ne geniş koğuşum dardı bıraksalar martılarla randevum vardı.
Ben iki şeyin apansız geldiğine inanırım aşk ve ölüm. İkisi de geldiğinde git diyemezsiniz. İkisinin de önemi ve büyüklüğü belki de geldiklerinde git diyemediğimiz içindir.
Herkesin biraz faili olduğu meçhul bir cinayetim şimdi.
Boşuna çırpınma gökyüzü: Yurdum kadar ağlayamazsın.
Herkes bilir gitmesini. Bir zaman öğrenirsin gideni sırtından öpmesini.
Ben seni hep ayrılıkla anmışım titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını. Hep adını yazmışım.
Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?
Konuşsam sessizlik gitsem ayrılık.
Aşkın kavgasını veremeyenler hiçbir şeyin kavgasını veremezler! Aşkın özgürlüğünü yaşayan ve yaşatmayanlar ise hiçbir özgürlüğü hak edemezler!
Kısa bir öyküdür hayat uğruna upuzun acılar çektiğimiz.
Öyle bir serüven ki hayat Karanlıkta Polyanna’lar ışıklarda palyaçolar dolaşır.
Bu yüzden uğruna çok öldüğüm sabahlar yaralıdır. Gençliğim darmadağın bir ilkyaz tufanıdır. Bu sevdayı kurda kuşa yedirtmem!
Gözlerini sil ve bu sevda kadar koyu bir çay tutuştur ellerime. Yok gitme! Gitme sen gidince sevmek yüreğimde düğümleniyor. Özlemeyi yutkunuyorum.
Yıllar geçer İdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür düşleri hâlâ terasta İdris’ler ise zemin katta kiracı oturur.
Biz şimdi ölsek en fazla kahvede çaylar soğur.
Sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum. Konuşsam sessizlik gitsem ayrılık.
Yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.
Yanıldım ve yoruldum vuslatların izinde beyhude kederlerde sözüm kalacak bu dünyadan gidilir gidilmesine de günlerin yakasında elim kalacak.
İstediğin kadar uzağa git! Hep aynı gökyüzünü paylaşacağız.
Sen bir şeyler bilsen bildiğinden ben çıkarım. Çocukluğuma dokunsan öksüz çıkarım. Halkımı tanısan yurtsuz çıkarım.
Eski bir aşk yeni bir ayrılıktır her zaman. Bunu kuşlar sorar yıldızlar da anlatır kimse bilmez be canım bir yara bir ömrü nasıl kanatır.
Gitti kanatları yüreğimdeydi kalan elimde minyatür bir kuş şimdi. Yitirdim o aşkın kimliğini hükümsüzdür.
Her ömür kendi gençliğinden vurulur.
Önce sesini sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında Kal orda! Artık hiçbir şeyden kurtulamazsın. ıslanmışsın bir kere oğlum yaş gününde kuruyamazsın.
Seni bana uzak kılan bu ıssız ve derin uçurumlar. Uçurumlar utansın!
Keşke yalnızlığım kadar yanımda olsaydın Keşke yalnızlığımla paylaştığımı seninle paylaşsaydım Keşke senin adın yalnızlık olsaydı ve ben hep yalnız kalsaydım.
Kanmadım aynalara sana kandığım kadar içimde bir boşluk sana yandığım kadar.
Evlerin çatıları kapıları ve perdeleri sevinçleri coşkuları olduğu kadar acıları ve yoksullukları da örtüyor. O örtülü kapıların perdelerin ardında herkes kendi cennetini ya da kıyametini yaşıyor.
Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim bir de kimsesizliği.
Herkes arar pembesini. Oysa kendinden ötesi yoktur kimse sevmez yalnızlıkta gölgesini.
Herkes kırılamaz ipince bir dal olmak gerekir kırılmak için ama dünya kütüklerin.
Demiştim gidip geniş bir bulut alalım. Çünkü yarın gökyüzü üzerimde hep dikdörtgen kalacak. Yarın kalbimin ormanına küller yağacak.
Ya kederiydik kendimizin ya bir halkın kaderi ya şakağı ya şafağı bir halkın namlular çarmıhında!
Yaşam yanıltmanın insanlar yanılmanın ustası oldukça yine yeni düşler deniyor ve deneniyorlar.
Ses hoyrat sevinç yılgın şakaklarım sonbahar.
Hayat hattında acemi tayfalardık. Ne avunduk sevinç müsveddeleriyle aşktan ikmale kaldık.
Bazen anılara en çok yakışan elbise birkaç damla gözyaşıdır unutma.
Gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın gittiğin yer bir uçurum kadar uzak.
Umuttan umudu kesmemek istiyorum çünkü hala hayatın düşlere borcu var.
Böyle geçip giderken uzun zamanlar kimleri unuttuk kimler kalanlar?
Ve ben gittim yüreğimde kan gülleri. Siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
İyi ki bu düştesin her sabah ışıyan güneştesin iyi ki yoksuluz bulutlar gibi soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi.
Oysa ölünecek bir şey yokmuş gidince sen yaşanacak bir şey olmadığı kadar.
Ve ant olsun ki hiçbir kurşun hiçbir çelik hiçbir toprak ve hiçbir vatan daha kutsal değildir insandan!

Diğer Güzel Sözler Yazıları